Çocuklar İçin Oyunun Önemi Çocuğun doğal dürtülerinden biri olan oyun, kendiliğinden şekillenen, onun öğrenmesini, yaratıcılığını geliştirmesini ve enerjisini boşaltabilmesine yarayan keyifli bir etkinliktir. Çocuk oyun oynarken çevresindeki pek çok kişiyi taklit eder. Bu da onlara yaşam tecrübesini arttırmak için olanak sağlar. Oyun yoluyla üzüntü ve sıkıntılarından kurtulur, farklı özellikteki nesnelerle oynarken kavramları, sayıları ve buna benzer pek çok bilişsel yeteneğini de geliştirme imkânı bulur. Oyun; çocuğu yetişkin hayata hazırlayan en etkin yoldur. Çocuğun en önemli eğitim araçları oyuncaklarıdır. Oyunla çocuk, bir toplum içinde yaşamanın kurallarını, paylaşmayı, yardımlaşmayı, saygı göstermeyi öğrenir. Çocuğa kendini rahat ve huzurlu olabileceği bir oyun ortamı yaratmak önemlidir. Böyle bir ortamda çocuk yaş özelliklerine göre bazen bir arkadaşıyla, bazen büyükleriyle, bazen de tek başına oynamayı tercih eder. Oyun yoluyla zihinsel, bilişsel, sosyal ve dil gelişimlerini hızlandırır. Zaman zaman oyun içinde arkadaşları ile tartışabilir, böyle durumlarda sorunlarını nasıl çözebileceğini öğrenir. Kimi zaman oyunun lideri, kimi zamansa oyundan dışlanan kişi olabilir. Yaşadığı minik sorunları çözebilmeyi yine oyun yoluyla edindiği tecrübelerle kazanır. Oyun, farklı yaş dönemlerine göre değişiklik gösterir. 2 yaşından sonra çocuklar yaşantılarının farklı yönlerini yansıtan dramatik oyunlara yönelirler. Çocukların oyun dönemlerini şöyle sıralayabiliriz. 1- Tek başına oyun 2- Başka bir oyunu izleme 3- Paralel oyun 4- İşbirliğine dayalı kurallı oyun
Bir söze göre; akla, kalbe ve bedene hitap eden müzik vardır. Başka bir deyişle düşüncelerimize, duygularımıza hitap eden ve bizi dansa davet eden müzük vardır. Her insanında beyni, kalbi ve bedeni olduğuna göre her tür müziğe gereksinimi vardır.
Yer, zaman ve duruma göre doğru müziği bulabilmek, insanın müzik kültürüyle yakından ilgilidir.Bu kültürün temelleri ise okul öncesi döneminde atılır.
Okul öncesi eğitimde müziğin önemini ve yerini kavrayan, okul öncesi eğitim kurumlarında kullanılan müzik türlerini tanıyan ve ayırt edebilen, bunları çocukların gelişimsel özellikleri doğrultusunda uygulayabilen bir öğretmen ise çocuklara müziğin gizemli dünyasını keşfetmede yardımcı olabilecek ve özel yeteneklerini ortaya çıkarmayı başarabilecektir.
Antik Çağ'dan bu yana düşünürler,doktorlar,psikiyatrlar, psikologlar ve eğitimciler bireyin, zihinsel ve fiziksel gelişiminde müziğin önemli bir yeri olduğunu, eğitim ve tedavi açısından da büyük bir değer taşıdığını savunmuşlardır.
Bu duyarlılığa normal insanlarda olduğu gibi zihinsel yada bedensel özürlü kişilerle, kişilik bozukluğu gösteren kişilere de rastlanmaktadır. Hatta bazı deneyler sonucunda hayvanların ve bitkilerin bile müzikten etkilendikleri ortaya çıkmıştır.
Ses ve müzik doğumla beraber,hatta bazı araştırmaların kanıtladığı gibi henüz anne karnında iken çocuğun yaşamına girmekte ve etkilemektedir. Bu etkileme annenin söylediği ninni ile başlar ve gitgide çevreden,radyodan,televizyondan duyduğu; evde,okulda, sokakta duyup öğrendiği ve söylediği müzikle beslenir.
Her çocuk müziğe aynı ölçüde yetenekli değildir.Fakat bütün çocuklar müziği severler. Bu konuda araştırma yapan bilim adamlarına göre,çok üstün yetenekli çocuklar ve çok yeteneksiz çoçuklar istisna kabul edilmektedir. Bu istisnalar dışında kalan bütün çocuklar,az yada çok müziğe yetenekli sayılmaktadırlar. Ancak bu yeteneğin gelişimi büyük ölçüde içinde bulundukları ortama bağlıdır. Yetiştirmeye elverişli ortam ve koşullar bulunamazsa çocuk üstün yetenekli de olsa müzik sanatçısı olamaz.
Okul öncesi eğitim kurumlarında müzik yeteneklerinin derecesi henüz bilinmeyen çocuklara,müzik eğitimi verilirken bu olgu göz önüne bulundurulmalıdır.
Öğretmen,çocuğun müziğe ilgisinin yönünü ve yeteneklerinin derecesini kavramaya çalışmalı,çocukları ilgi ve yetenekeleri yönünde geliştirmeye çaba harcamalı ve hiçbir zaman unutulmamalıdır ki; her çocuk müziğe ilgi duyar.
Çocuklar küçük yaşlardan itibaren iyi müzikle beslenirlerse, büyüyünce müzik sanatçısı olmasalar bile; iyi müziği seçen, seven ve ondan yararlanmasını bilen yetişkinler olacaklardır.
Okul öncesi eiğitim döneminde müzik ve müzikle bağlantılı hareket, ses, söz ve tartım çocuğun tüm gelişimlerini etkilemektedir.
Müziğin, çocuğa çok yönlü yaralarını şöyle sıralayabiliriz:
-Çocuğun duyularını geliştirir (sesleri ve tartımı ayırt etme), algılama ve yineleme; yönergeyi anlama ve uyma, hatırlama, ezberleme; ses ve söz üzerinde dikkatini yoğunlaştırma; dinleme alışkanlığını geliştirme; parça bütün ilişkisini kavrama gibi duyusal ve bilişsel becerilerini geliştirir.Çocuk dinlediğini duymak,duyduğunu anlamak gibi okuma yazmaya hazırlıkta önemli beceriler kazanır.
-Şarkı söylerken yeni sözcükler ve cümle kalıpları öğrenir ve bunları tekrar ederken düzgün konuşmayı benimser ve dili gelişir.
-Sözcükleri doğru ve anlaşılır bir şekilde söylemeyi öğrenir, yani diksiyonu gelişir.
-Tekerlemeler ve saymacalar söylerken dil çevikliği kazanır,akıcı konuşma becerisi ve alışkanlığı gelişir.
-Duygusal yönden rahatlar; güvensizlik,çekingenlik, saldırganlık, korku gibi olumsuz duygu ve davranışlar, müziğin etkisiyle olumlu duygu ve davranışlara dönüşebilir.
-Grup çalışmalarında içine kapanık bir çocuk, grup içinde rahatlamyı,dikkati üzerine çekmeden başkalarıyla beraber olmayı,etkin iletişim kurmayı öğrenir.Aynı zamanda özel yetenekeleri olan bir çocuk,solo çalışmalarında sivrilme olanağı bulur.
-Grup içinde şarkı söylerken veya müzik eşliğinde hareket ederken arkadaşlarıyla uyum içinde olmayı öğrenir.(birlikte başlama ve bitirme, seslerin yüksekliğine ve ritme uyma, etrafını dinleme, müzik işaretlerini uygulama vb) Böylece birlikte iş yapmanın toplumla uyum içinde olmayı gerektirdiğini kavrar ve disiplin alışkanlığı kazanır.
-Çocuk kendi kültür ve geleneklerimizi müzik ve danslarımızla tanır; vatan,ulus,bayrak duyguları gelişir.
-Estetiğe yönelir ve çevresine karşı duyarlı olur.
-Yaratıcılığı güdülenir,estetikliği artar ve yeni deneyimlere yönelir.
-Sesini,kulağını ve zevkini geliştirir. Doğru duymayı,sesini denetlemeyi ve kullanmayı, güzel müziği ayırt etmeyi öğrenir.
-Şarkı söylerken 'solukalıp vermeyi denetleme becerisi' kazanır ve akciğerleri gelişir.
-Çalgı ve çalgı olarak kullanılabilecek oyuncakları kullanırken, müzik eşliğinde hareket ederken, koordinasyonu, küçük ve büyük kasları gelişir, buda fiziksel ve psikomotor gelişimini olumlu yönde etkiler
Okul öncesi eğitim neden gereklidir * Çocukta zeka gelişiminin %70 lik kısmı 7 yaşına kadar tamamlanır ve öğrenme becerisi bu yaşta gelişir. * Çocuğun grup içine katılması, sağlıklı ilişkiler kurması, kültürel değerlerine sahip çıkması, sosyalleşmesi gibi olgular bu yaşta gelişir. * Bu dönemdeki sapma ve olumsuzluklar çocuğun bütün yaşamını olumsuz yönde etkiler. * Farklı kültür ortamlarından ve ailelerden gelen çocuklar ortak bir yetişme ortamına okul öncesi eğitim kurumlarında ulaşır. Çocuk kendine güven duygusunu bu kurumlarda kazanmaya başlar. * Dilini doğru, yanlışsız ve güzel konuşma özelliğini bu yaşta öğrenir. Toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımaya başlar. * Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları öğrenmeye başlama yaşı 4-6 yaşları arasındadır. * Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.
Türkiye genelinde ortalama okul öncesi okullaşma oranı %15 tir. Bu son derece çarpıcı bir orandır. Diğer Ülkelerle karşılaştırıldığı zaman durum daha net olarak anlaşılmaktadır. Avrupadaki bir çok ülkede bu oran %100’dür.
Okulöncesi eğitiminin desteklenmesi için sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Aile ve eğitimci işbirliği ile gerçekleşen okulöncesi eğitim; çocuğun daha yaratıcı, ileriyi görebilen, yeni ürünler yaratabilen ve çevresini kendi amaçları için yönlendirebilen özerk bir birey olarak yetişmesine katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak;
Okul öncesi eğitim önemli ve her çocuk için gereklidir!...
Sitemizde okul öncesi öğretmenleri, anaokulu, yuva ve kreşlerde eğitim gören çocukların aileleri ve okul öncesi kurum sahiplerini ilgilendiren paylasımlarda bulunacagız..
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
Okul öncesi eğitim süresince çocuklar ilköğretime hazırlanırken, paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi ve birlikte çalışmayı öğrenirler. Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun varolan yeteneklerini görünür kılmaktır.
Bu dönem, araştırmacılar için çocuğun yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönem olarak görülmektedir. Uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir gelişim gösterirler.
Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim gömleğin ilk düğmesidir ve bunun doğru iliklenmesi gerekir.Okul öncesi eğitim kurumları; toplumun temel yapısını oluşturan
* Saygı,sevgi, * Paylaşma, iş bölümü, * Sorumluluk * Sosyal çevre oluşturma açısından çocuğu geleceğe hazırlayan en güvenli ortamdır.